Yargıtay Portföy Tazminatı Talepli Davada Tekel Hakkının Tespiti İçin Ticari Defterlerin İncelenmesi Gerektiğine Hükmetti
Karara Konu Olay
Davacı şirket 10 yılı aşkın süredir davalı iş sahibinin Türkiye’de tek satıcısı olarak faaliyet gösterdiğini; davalının Türkiye’de üçüncü bir şirkete tek satıcılık hakkı vererek davacı ile arasındaki ilişkiyi sona erdirdiğini iddia ederek portföy tazminatı istemiyle dava açmıştır. Davalı ise davacı ile arasında bir tek satıcılık ilişkisi olmadığını öne sürerek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi taraflar arasında bir tek satıcılık ilişkisi olduğuna ve davalı tarafından yapılan feshin haklı bir nedene dayanmadığına hükmederek, portföy tazminatı talebini kısmen [1] kabul etmiştir.
Yargıtay Davalının Defter ve Kayıtlarının İncelenerek Tek Satıcılık İlişkisinin Olup Olmadığını Yönünde Bir Sonuca Varılması Gerektiğini Vurgulayarak Eksik İncelemeye Dayalı Olduğu Gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin Kararını Bozmuştur
Davalı tarafından Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde yapılan istinaf başvurusu reddedilmiştir. Bunun üzerine karar davalı tarafından temyiz etmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, öncelikle tek satıcılık sözleşmesinin unsur ve koşullarına yönelik bir tanımlama yaparak, tek satıcının bir portföy tazminatı/denkleştirme talebinde bulunabilmesi için 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) md.122 f.5 uyarınca “tekel hakkının” var olması gerektiğinin altını çizmiştir. Yargıtay, İlk Derece Mahkemesi tarafından alınan bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki ilişkinin niteliği, kapsamı ve tek satıcılık sözleşmesinin unsurları yönünden soyut ve eksik bir inceleme yapıldığını belirterek, tek satıcılık sözleşmesinin unsurlarının somut olay bakımından irdelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu doğrultuda Yargıtay, davacının tekel/münhasırlık hakkına sahip olup olmadığının tespiti için davalı defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlık konusu dönemde Türkiye’de davacı dışında başka gerçek veya tüzel kişilere davalı tarafından satış yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerektiğine; bu değerlendirme yapılmaksızın ise eksik incelemeye dayalı bir karar olacağını belirterek kararın davalı yararına bozulmasına hükmetmiştir [2].
Değerlendirme
TTK uyarınca münhasırlık/tekel hakkı, tek satıcının portföy tazminatına hak kazanabilmesi için kümülatif olarak var olması gereken şartların başında gelmektedir. Uygulamada tek satıcılık/bayilik gibi ticari ilişkilerin hukuken geçerli olabilmesi için yazılı bir sözleşme zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle karara konu olayda olduğu gibi taraflar genellikle bir sözleşme düzenlemeksizin ticari ilişkilerini uzun yıllar sürdürmektedir.
Sözleşme düzenlendiği hallerde ise tek satıcının faaliyet alanına (münhasırlık hakkına sahip olup olmayacağına) yönelik bir düzenlemeye yer verilmemekte veya tek satıcıya münhasırlık verilmediği belirtilmesine rağmen fiiliyatta tek satıcı ile münhasır bir ilişki yürütülebilmektedir. Bu ilişkilerden doğan portföy tazminatı uyuşmazlıklarında ise münhasırlığın var olup olmadığının ispatı her iki taraf için de güç olabilmekte ve taraflar beklenmedik kararlarla karşılaşabilmektedir. Bu gibi risklerin önlenmesi için tarafların aralarındaki ticari ilişkinin hüküm ve koşullarını bir sözleşme ile düzenlemesi, tekel hakkı gibi elzem hususları titizlikle değerlendirmesi önem taşımaktadır.
Her halükârda taraflar arasında tekel hakkı hususunda yazılı bir düzenleme bulunduğu durumlarda dahi, tarafların fiili davranışları, süre gelen uygulamaları, karara konu olayda olduğu gibi ticari defter ve kayıtlar vb. diğer delillerin incelenmesi yoluyla sözleşmede kararlaştırılan durumun aksinin ispat edilmesi mümkündür [3].
Kaynakça
- [1] Davacı 750.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunurken, mahkeme 586.445,78 TL’ye hükmetmiştir.
- [2] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 31.3.2022 tarihli ve 2020/5477 E. 2022/2637 K. sayılı kararı.
- [3] Yalnızca bilgilendirme amacıyla yayımlanmış olup hukuki görüş veya tavsiye içermemektedir.
#YılmazÜlker #PortföyTazminatı #TekelHakkı #TicariDefterler #Yayın